Görsel ve işitsel meditatif bir deneyim için lütfen kulaklığınızı takın ve kendinizi sakinliğe bırakın. Şef Pınar Taşdemir, şehrin keşmekeşinden uzak, doğanın huzurunda yemek yapma deneyimini görsel ve işitsel bir meditasyon halinde, sessiz ve tarifsiz olarak bizimle paylaşıyor. İlk bölümde Kandıra’daki Narköy’de, mevsiminde doğal olarak yetişen sebzeler günün mönüsüne ilham veriyor: "Taze topladığım brokoli çiçeklerini tempura hamuruyla kızartıp yanına tahinli yoğurt sos hazırladım. Kavurduğum eşek helvası otu ve pancar yapraklarını ise buğday ve mercimek sosla bir araya getirdim."
İkinci bölümde, İstanbul’un gizli cennetlerinden Durusu kıyılarındaki Balaban Köyü’nde rastgele diyoruz. Günün mönüsünde sazan balığı ve pazılı kurufasulye var: "Karamelize ettiğim kırmızı soğanı salçayla kavurdum. Haşlanmış kurufasulyeleri; sirke, bal, hardalla sotelediğim pazıları; temizlenmiş sazan balığını ekledim. Beyaz şarap sirkesini bol tutarak pişirdim." Şimdi lütfen kulaklığınızı takın ve kendinizi sakinliğe bırakın.
Üçüncü bölümde, Kartepe'nin bembeyaz doğasında pişirmesi de en az yemesi kadar keyifli olan "nar ekşili orman meyveleri sosuyla odun ateşinde tomahawk" hazırladım. Yanında ağır ağır hazırlanan sıcak şarap ile birlikte günün tüm yorgunluğuna değdi. Siz de şimdi kulaklığınızı takın, ateş ve kar sesleri arasında kendinizi sakinliğe bırakın.