O gece Demirkan Konağı’nda yaşanan deprem, Umay’ın hayatındaki bütün taşları yerinden oynatır. Yıllardır kocası Affan’ın zulmüne evlatları için katlanan Umay için bu olay, bardağı taşıran son damla olmuştur. Çocuklarını alıp evi terk eder. Doğup büyüdüğü köye, Eskitepe’ye, uzun süredir kırgın olduğu ablası Sonay’a sığınır. El ele verip tüm küskünlükleri geride bırakır iki kardeş. Aile yadigarı mandırayı yeniden çalıştırmaya başlayacaklardır. Umay tam hayatına bir çeki düzen verecektir ki karşısına mazisi karanlık, gizem dolu bir adam çıkar. Şimdi çocuklarının da kendisinin de kaderi bu tehlikeli adamın ellerindedir…
Umay, ona oğlunu getiren Kürşat’ı iyileştirmek için elinden ne gelirse yapmaktadır. Kürşat’ı evde gören Sonay ise hayatının şokunu yaşar çünkü bu adam yıllar önce kaybettiği kocası Serhat’a çok benzemektedir. Affan, Melik’i geri almak ve Umay’a hesap sormak için mandırayı basar ama karşısına Kürşat çıkar. Yaka paça dayak yiyen Affan, Kürşat’tan çok şüphelenmiştir. Kimdir bu adam? Ama bu sefer de Sonay çıkar sahneye… Kürşat’ın kendi kocası olduğunu söyler. Herkes donakalır. Özellikle Murat, yıllar önce kaybettiği babasının yaşadığına kesinlikle inanmıyordur. Onun aranan kaçaklardan biri olduğuna emin olan Affan ile Murat, Kürşat’ı ihbar eder.
Eskitepe’de işler karışmaya başlamıştır. Umay, Kürşat’ın çantasında bulup okuduğu gazete kupürlerinden dolayı dehşet içindedir. Haberlerde Kürşat’ın karısını ve karnındaki bebeğini öldürdüğü yazmaktadır. Affan da Kürşat’ın gerçek kimliğini ortaya çıkartmak için karanlık planlar kurmaktadır. Tüm bunlardan habersiz olan Sonay’sa anbean Kürşat’a âşık oluyordur. Tüm bu hengamenin arasında bir de Kazım çıkar karşılarına. Sonay’ı tacizleriyle, tehditleriyle boğmaya başlar. Bu sırada Melik de ortadan kaybolur. Düğün günü de gelip çatmıştır. Affan, Sonay’ın ölen kocası Serhat’ın akrabalarıyla ortaya çıkar. Herkesin bir ilmek attığı kördüğüm gittikçe büyümektedir…