Feriha’nın ölümünün ardından geçen 3 ayda Emir bambaşka bir insan olmuştur. Gözlerden uzakta acı dolu bir inzivaya çekilen Emir kendini etrafındaki herkesten uzaklaştırmıştır. Feriha’nın ardından hayatta kaybedeceği hiçbir şeyi kalmayan Emir artık ölümün peşinden giden yalnız bir adamdır. Emir’in tehlikeli yalnızlığı içinde yasını tutarken aynı gün hem kızını hem de karısını kaybeden Rıza ise Ömer ve memleketlisi Zülal’le birlikte köyden döner. Yaşadığı büyük acının ardından Rıza’yı Ömer’in varlığı ile birlikte memleketten okuması için İstanbul’a getirdiği Zulal ayakta tutmaktadır. Zülal ise sadece İstanbul’a karşı değil, köyde yaşadıklarını dinlediği Emir’e karşı da büyük bir merak içindedir. Bu sırada Emir’in yolu ise İstanbul’a tayin olan gözüpek polis memuru Can’la kesişir. Hayat, Emir ne kadar dirense de acısı ve tatlısıyla ölmeyen dostluklar, eski düşmanlıklar ve yola çıkmak isteyen aşklarla yeniden akmaya başlar.
In the 3 months since Feriha's death, Emir has become a completely different person. In a secluded and painful hermitage, Emir has distanced himself from everyone around him. With nothing left to lose in life after Feriha's death, Emir is now a lonely man chasing death. While mourning Emir's dangerous loneliness, Rıza, who lost both his daughter and his wife on the same day, returns from the village with Ömer and his hometown Zülal. After the great pain he has experienced, Rıza is sustained by Ömer's presence and Zulal, whom he brought from his hometown to Istanbul to study. Zülal, on the other hand, is curious not only about Istanbul, but also about Emir, to whom she has listened about what happened in the village. Meanwhile, Emir crosses paths with Can, a daring police officer who is transferred to Istanbul. No matter how much Emir resists, life begins to flow again with bittersweet friendships, old enmities and loves that want to move on.