Zenginden çalıp fakire vermek… Hala bir halk kahramanlığı hikayesi mi yoksa hepimizin- en fakirimizin bile kahramanı artık paranın ta kendisi mi?
Ferhan rüşvetçilerin, dolandırıcıların, hak edilmeden yapılan vurgunlarla zengin olan insanların parasını çalar ve bu parayla mahallesindeki yoksul gençlere el uzatır, onları okutup ailelerine yardım eder. Hiç beklenmedik bir ölüm onun bütün yaşamını sarsacaktır. Bu olay onu sadece idealleriyle değil aşkıyla da sınayacak, bu sınavı vermenin yollarını arayacaktır. Haksızlıklarla yalnızca Ferhan olarak savaşamayacağını anlayınca, Orhan kimliğine bürünür. Böylece Ferhan mahallesinde sevdiği ancak uzak durması gerektiği Müjde’nin babası ile mücadele ederken, avukat Orhan’ın da yolu mahalleyi ele geçirmeye çalışan ailenin varisi İpek ile kesişir.
Hiçbir iyiliğin cezasız kalmadığı bir dünyada oyunu tersine çevirmek hala mümkün…
Stealing from the rich and giving to the poor... Is it still a story of folk heroism, or is money itself the hero of all of us, even the poorest of us? Ferhan steals the money of bribers, fraudsters, and people who became rich through undeserved profiteering, and with this money he helps the poor young people in his neighborhood, educates them and helps their families. An unexpected death will shake his whole life. This event will test him not only with his ideals but also with his love, and he will look for ways to pass this test. When he realizes that he cannot fight injustice as Ferhan alone, he assumes the identity of Orhan. Thus, while Ferhan struggles with Müjde's father, whom he loves but needs to stay away from, in his neighborhood, lawyer Orhan also crosses paths with İpek, the heir of the family who is trying to take over the neighborhood. In a world where no good deed goes unpunished, it is still possible to turn the game around...