Akkız ile Batuga'nın destanının son bölümünde Çin, Gök Saray'ı işgal eder ve bütün Türk Obaları'nı yakıp yıkar. En karanlık gecelerinde baba olacağını öğrenen Batuga; evladı ve halkı için güneş doğsun, gök aydınlansın diye kendini feda eder. Çin İmparatoru'nu öldürmek isterken kandaşı ve savaşçıları ile birlikte esir edilir. Şimdi Akkız, karnında bebeği ile yalnız kalmıştır ama Akkız pes etmez. Korkularını yüreğinden atıp gücünü bir zırh gibi üstüne giyinir; ona inananlar için, ona ihtiyacı olanlar için, sevdikleri ve yurdu için gücüne güç katar, kırk kadından bir ordu kurar. Çünkü o, dağı damarında göğü karnında taşıyan Akkız'dır ve destanı son değil başlangıçtır.
In the last part of Akkız and Batuga's epic, China invades the Gök Saray and burns down all the Turkish tribes. Batuga, who learned that he would be a father in his darkest nights; He sacrifices himself so that the sun rises and the heavens will light up for his son and his people. While trying to kill the Emperor of China, he is captured along with his kinsmen and warriors. Now Akkız is left alone with her baby in her womb, but Akkız does not give up. She breaks his fears out of his heart and puts his strength on himself like an armor; She strengthens her power for those who believe in her, for those who need her, for her loved ones and for her homeland, and builds an army of forty women. Because she is Akkız, who carries the mountain in her veins and the sky in her belly, and her epic is not the end but the beginning.
