Askerlikten malulen emekli olan Yılmaz, Köyceğiz’in ıssız bir adasında bulunan deniz fenerini kendine sığınak olarak seçtiğinde, yeni ve yalnız bir hayata başladığını düşünüyor ama yanılıyordur. Hayattan fazla beklentisi olmayan Yılmaz’ı Köyceğiz’e bağlayan ilk şey Elif’in hayat sevinci olmuştur. Elif’le aşık olmadan evlenip hayata tutunma kararı aldığında ise yeni ailelerinin tek eksiğinin bir bebek olduğunu biliyordur. Ancak Elif’in peş peşe bebeklerini kaybetmesi, ikisini de perişan eder... Ta ki Elif’in cansız bir bebek dünyaya getirdiğinin ertesi sabahı, dalgaların kıyıya savurduğu küçük bir kayıktan gelen bebek çığlığının denizin tüm sessizliğini bozmasına kadar… Elif, bebeği Allah tarafından bir hediye olarak görürken, Yılmaz bunun yanlış olduğunu biliyordur. Elif’in bebeği emzirmesiyle bebeğin ağlaması dursa da yıllar boyu sürecek bir vicdan azabı başlayacaktır. Bu tesadüf; Yılmaz, Elif ve kaybolan çocuğunu arayan Derya arasında beklenmedik gelişmelere neden olacak ve herkesin hayatını derinlemesine etkileyecektir.